İnsanlar hayatta iki şeyi elde etmek için bilinçli veya bilinçsiz mücadele verirler: Sevilmek ve onaylanmak.
Bu duyguları sindirip elde etmek için doğrular yanında,bir çok yanlış da yaparlar,
Samimiyet, yaşam sürecimizde duygusal bir ihtiyaç olarak vardır. İlgi alanlarımız, yaşadığımız yerler, işimiz, eşimiz, arkadaşlarımız hepsi değişken şeylerdir yaşamımızda.
Ortak bir amacımız olmadığı durumlarda ilişkilerimizin dinamikleri azalıp gevşemeye başlar.
Hayat seçimlerimizden ibaret oluşuyor ve ilişkilerimizdeki gevşeme başta olmak üzere birtakım sebeplerden ötürü çevremizin diğer yüzlerini çok rahat görebiliriz
örneğin sık görülen bir durum olarak, çiftler birlikte geçirdikleri zamanları yok sayarak umarsızca birbirlerini mahkemeye verip boşanabiliyorlar.
Ortak bir amacın olduğu durumlarda ise ilişkiler biraz daha uzun sürebilir fakat ortak amaç nihayete erdiğinde, (çocukları büyütüp adam etmek, Ev almak araba almak, Şirketi büyütmek vb..) eğerki ilişkiler SAMİMİ değil ise, sonuç büyük ihtimalle kaçınılmaz olarak aynı noktaya varıyor,
Yaşamımızdaki samimi insanları nasıl anlarız diye düşündüğünüzde, birkaç soruya cevap vermeniz yeterlidir.
Hayatta;
Piyango sana çıkarsa ilk kimi ararsın?
Önemli bir kriz durumunda kimin yanında olmak istersin?
Başarısız bir anında kim destek olup yüreklendirir?
Hüsrana uğradığında kime derdini anlatırsın?
Yoğun bakımdan çıktığında kimi görsen sevinirsin?
(Şahsen benim bu sorulara cevabım 2kişi olarak karşımda duruyor apaçık)
İşte bu sorularda samimiyetin anahtarı mevcut.
Kimse kimseye gel samimi olalım diye bir taleple gelmez, samimiyet tamamıyla yürek işidir ve sadece kalple hissederek anlaşılır.
Bazı durumlarda mantığınızın uyduğu insanlarla samimi olabileceğinizi zannetseniz bile bir anlık tavır veya hareket bu görüşünüzü sonlandırır.
Samimiyet yolunda ilişkilerin ilerlemesi için yapmamız gereken, şahsi konular konusunda duygu ve düşüncelerimizi paylaşmaktır.
Buradaki risk karşımızdaki kişi ile itilafa düşmek, tartışmak, anlaşılamamak olsa bile yinede egomuzu devre dışı bırakarak, karşımızdaki kişiye de değer katacak şekilde fikir ve görüşlerimizi çatışmaya girmeden paylaşmalıyız.
Ketum olmanın iticilikten başka hiçbir şeye faydası olmayacağını bu noktada belirteyim.
Bana göre sorun, kişilerin tüm enerjilerini birbirlerini ikna etmeye çalışarak, fikirlerini kabul ettirmeye çalışmalarıyla ilgilidir.
çiftler, iş ortakları veya aynı seviyedeki iş arkadaşları çoğu zaman birbirlerini ikna etme ve doğru bildiğini kabul ettirmeye yönelik bir yarış içindedir.
ortak bir amaç bulmak yerine bencil düşünceler ile ilişkileri heba etmeleridir problem. Oysaki her birey kapasitesinin kendisine çizdiği sınırlar dahilinde karşısındaki muhatabına saygı duyarak konuya odaklanırsa çözüm ve başarı çok daha hızlı gelecektir.
Bugün insanların terapiye gitmesinin ana sebeplerinden biri insanların birçok konuda düşüncelerini, hislerini, korkularını paylaşacak kadar güvendikleri birisini bulamamalarıdır.
Hiç bir şeyimizi saklamak zorunda kalmasaydık,(ki samimiyetin anahtarı budur) hayat ne kadar kolay ve rahat olurdu.
sevdiğimiz insanları onları eleştirmeden, yargılamadan, yönlendirmeden, reddetmeden, tepki vermeden, savunmaya geçmeden, yaşamına karışmadan,
sadece kendileri oldukları için kabul edeceğimize, onları anlamak konusunda çaba sarf edeceğimize ikna edebilseydik, insanlar daha mutlu olurdu.
Nede güzel yazmış besteci bu dörtlüğü;
Yaktım gemilerimi
Dönüş yok artık geri
Tak etti canıma bu maskeli balo
Bu maskeli balo
Ve onun sahte yüzleri
Yaşamınızdan sahte yüzleri eleyip, samimi kişilerle yola devam etmeniz temennisiyle !
Kalın Sağlıcakla.
Comments